18 Ağustos 2008 Pazartesi

Araştırma Önerisi Örneği

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI


AİLE İÇİ ŞİDDET NEDENİYLE
KORUMA ALTINA ALINARAK SHÇEK KURULUŞLARINDA
BAKILAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI



CEYLAN AKBULUT




DANIŞMAN
YARD DOÇ HASAN BOZGEYİKLİ



KONYA

AİLE İÇİ ŞİDDET NEDENİ İLE KORUMA ALTINA ALINARAK SHÇEK KURULUŞLARINDA KORUMA ALTINA ALINAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI

(ARAŞTIRMA ÖNERİSİ)

İÇİNDEKİLER

1. BÖLÜM: GİRİŞ SAYFA

A-ARAŞTIRMANIN SORUNU ………
B-ARAŞTIRMANIN AMACI ………
C-ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ………
D-LİTERATÜR TARAMASI ………
E-ARAŞTIRMANIN SAYILTILARI .………
F-ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ……….
G-TANIMLAR ……….

2.BÖLÜM: YÖNTEM

A-ARAŞTIRMANIN MODELİ ………
B-VERİ TOPLAMA ARAÇLARI ………
C-EVREN VE ÖRNEKLEM ………
D-VERİLERİN TOPLANMASI, ÇÖZÜMÜ VE YORUMLANMASI ………
E-SÜRE VE OLANAKLAR ………

KAYNAKÇA


AİLE İÇİ ŞİDDET NEDENİ İLE KORUMA ALTINA ALINARAK SHÇEK KURULUŞLARINDA BAKILAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI


1.GİRİŞ

A-ARAŞTIRMANIN SORUNU:

Aile akrabalık ilişkisi olan psikolojik, sosyal, ekonomik ihtiyaçların karşılandığı temel toplumsal birimdir.
Şiddet ise; psikolojik veya fiziki bağımsızlığına ya da bütünlüğüne, kişiliğine veya kişilik gelişimine zarar veren davranışlardır.
Şiddet türleri ise; fiziksel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, ihmal olarak sınıflandırılabilir. Ayrıca kadınlara yönelik şiddet, çocuklara yönelik şiddet, yaşlılara yönelik şiddet olarak da sınıflandırabiliriz.
Şiddet, biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenlerden kaynaklanabilir. Biyolojik nedenler, akıl hastalıkları, ruhsal bozukluklar, erkeklik hormonudur. Psikolojik nedenler, erkeğin sahip olduğu fiziksel gücü bilmesi, düşüncelerini kabul ettirme dürtüsü, karşı tarafı ezmek. Sosyal nedenler, aile, okul, arkadaş, duygu ve düşüncelerini doğru ifade edememe, geçim sıkıntısı, toplumsal yanlış değer yargıları, alkol ve madde bağımlılığı, disiplin.
Aile içi şiddet, bir aile üyesinin; diğer aile üyesine karşı fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetme ya da zarar vermesidir.
Fiziksel istismar ve çocuk istismarı; aile içi şiddetinin de bir parçası olabilir. Ancak çocuklara karşı yapılan şiddet eylemleri, çocuk istismarı altında incelenir. Her ne kadar göz ardı edilse de; fiziksel ve cinsel şiddet istismarlarının büyük oranı aile bireyleri tarafından yapılmaktadır.
Aile içi şiddet, çocukların psiko-sosyal ve bilişsel gelişimini olumsuz yönde etkileyen ve ömür boyu tedaviyi gerektiren travmalardan biridir.
Çocuğun sağlıklı bir tam aile ortamından ve bireyler arası ilişkilerden yoksun kalması gelişimini de olumsuz yönden etkiler. Ayrılıklar anne-baba ve çocuk arasındaki duygusal etkileşimin de azalmasına yol açar. Bu da bireyin duygusal yaşamını etkilemekle kalmaz; onun bedensel, zihinsel ve toplumsal gelişmesini de olumsuz yönde etkiler. Duygusal etkileşim yetersizliğinin şu sonuçlara yol açabileceği ileri sürülebilir:
1-Bebeğin büyüme ve gelişmesi gecikebilir, engellenebilir.
2-Psiko-motor gelişmede gecikme, yemek yememe, alt ıslatma davranışları görülebilir.
3-Dil gelişimi gecikebilir, konuşma bozuklukları oluşabilir.
4-Zihinsel gelişmede gecikme, dikkati yoğunlaştıramama, öğrenme ve akıl yürütmede yetersizlikler olabilir.
5-Diğer insanlarla başarılı ilişkiler kuramama sonucu sosyal gelişmede gecikme, saldırganlık v.b. olumsuz davranışlar görülebilir.


ANNE YOKLUĞU VE ETKİLERİ

Anneden ayrılma (maternal seperation) çocuk ile anne figürü arasında anlamlı bir ilişki kurulduktan sonra bu ilişkinin kesilmesidir. Anne yoksunluğu ise (maternal deprivation) bu ilişkinin hiç kurulmamış olmasıdır. Anneden ayrılmada çocuğun 3-6 ay veya daha uzun bir süre ayrı olması söz konusudur. Annenin yoksunluğunda ise, annenin ölümü, çocuğu terk etmesi ve bir daha hiç görüşülmemiş olması söz konusudur. Anne yoksunluğunun ya da anneden ayrılmanın çocuk üzerindeki etkisi; çocuğun yaşına, yoksunluktan ya da ayrılmadan önce annesi ile olan deneyimlerine göre farklılıklar gösterir.
Özellikle ayrılığın uzaması durumunda zihinsel ve duygusal gelişmede duraklamalara, depresyon belirtilerine ileri yaşlarda ise okula uyum güçlüklerine ve davranış bozukluklarına rastlanabilir. Anne sevgisinden yoksun olan çocuklarda güven duygusunun yerini kuşku alır ve çocukta içe kapanıklığın başladığı görülür. Bedensel gereksinimleri karşılanan fakat anne sevgisinden yoksun olan çocuk; güçsüz ve huzursuz olur, daha çok ve daha sık ağlar. Çocukta zaman içinde duygusal küntleşme gözlemlenir. Ayrıca başkalarına karşı gerçek bir duygusal bağları bulunmaz, anti sosyal davranışlar sergilerler. Bowlby çocuğun yaşamının ilk beş yılı süresince annesinden ayrı kalmasının suçluluğun etiyolojik temelini oluşturduğuna inanır.
Demirsar’a göre; düzensiz anneliğe bağlı olarak çocuklarda gözlenen tutum ve davranışlar şunlardır:
Çocuk daha sonraki yaşlarda aşırı bağımlılık gösterir.
Yetersizlik ve aşağılık duyguları geliştirir.
Benliğini ve diğer kişileri aşırı değerli ya da değersiz bulur.
Çocuk kendi zihninde kendisi de dâhil olmak üzere herkesin bir iyi bir de kötü görüntüsünü oluşturur.

BABA YOKLUĞU VE ETKİLERİ

Doğrudan Etkileri:
Ailede anne sevgiyi, baba otoriteyi simgeler. Babanın uzun bir süre aileden uzakta olması bu işlevin yerine getirilmesini önler. Otorite yokluğu ya da yetersizliği çocukları üç tepki biçimine yöneltir. Bunlar; karşı koyma, taklit ve ödünlemedir. Karşı koyma tepkisi bağımsız bir kişilik geliştirme eğilimini dile getirir ve gereklidir. Bağımsızlığı kanıtlayan karşı koyma tepkisi normal olarak otoriteye zararsız bir başkaldırı şeklinde gelişir. Çocuk baba otoritesinden yoksun olduğu zaman başka bir engel arayışına yönelir. Bu da


çoğu zaman yasal bir engeli aşma biçiminde olur. (örn: hırsızlık) Taklit tepkisi karşı koyma tepkisinin devamıdır. Çocuk model aldığı otorite temsilcisini taklit eder. Eğer baba yoksunluğu varsa, bu modelleri kitaplardan, sinemalardan ve arkadaşlıklarından edinir ve bunlar kendi eğitim normlarına çoğu zaman karşıt olan modellerdir. Ödünleme tepkisi ise, çocuğa kişiliğini ve güven duygularını açıklama olanağı sağlar. Fakat baba yokluğunda her iki tepki yeterli düzeyde olmadığı için ödünleme tepkisi de yetersiz kalır. Baba olmadığı zaman otorite rolünü anne üstlenir ve bu işlev annenin birincil rolü durumuna gelir. Bu durumda erkek çocuk annesine bağlı kalır ve kendi cinsiyetine özgü bir cinsel kimlik kazanması tehlikeye girebilir. Çünkü hayali bir baba imgesi hiçbir zaman gerçek bir baba imgesinin yerini alamaz.
Savaş sırasında babasız kalan çocuklarla ilgili yapılan bir araştırma sonucuna göre; bu çocukların erkek figürü olmaması nedeni ile kendi cinsleri ile ilgili rol benimsemesi yapamadıkları ve erkek figürünü idealize edemedikleri bulunmuştur. Baba yokluğu yaşayan çocukların en çok karşılaştığı sorunlar şöyle sıralanabilir:
- Karşılaştıkları sorunların üstesinden gelememe, bunları babalarıyla tartışamama.
- Annenin görev ve sorumluluklarının artması sonucu anne ile gerekli iletişimi kuramama.
- Kendilerini soyutlanmış ve yalnız hissetme.

Bazı araştırmacılar baba yokluğunun süper ego ya da vicdan gelişimini aksattığını ileri sürüyor. Babasız büyüyen çocukların yetersiz bir ego ya da benlik idealine sahip olduğu gözlenebilir.

Ayrılığın iki yılı aşmasından sonra; erkek çocuklarının daha bağımlı, tercihlerinde daha az erkeksi oldukları ve daha çok kızlarla ve kendinden küçüklerle oyun oynadığı tespit edilmiştir. Baba yoksunu kız çocuklarının ise; bazılarının erkek arkadaşları ile ilişkilerinde saldırgan bazılarının ise sıkılgan oldukları gözlenmiştir. Çocukların ayrıca geçici baba yokluğuna gösterdikleri tepkilerin anne-babanın birinin ölümüne gösterilen tepkiye çok benzediği bulunmuştur. Bu çocuklarda çeşitli davranış bozuklukları ve içe kapanma ile kendini gösteren depresyon durumu gözlenmiştir. Ayrıca babanın dönüşünün çoğu zaman, uyumun yeniden bozulmasına neden olduğu, o güne kadar yatışmış olan belirtilerin yeniden ortaya çıktığı gözlenmiştir. Çocuklar benimseyecekleri rolü belirlemede, sevgi ve sadakat bağlarını güçlendirmede büyük oranda güçlük çekmektedir. Çeşitli ailesel, sosyo-kültürel ve psikolojik etkenler arasında baba yoksunluğunun intiharla en fazla ilişkisi olan etken olduğu saptanmıştır. Yapılan bir diğer araştırma sonucuna göre; beş yaşından önce baba yokluğu yaşayanlarda, bilişsel gelişmede gerilik gözlenmiştir.



Parçalanmış Aile Çocuğunun Önündeki Gerçekler:

Çocuk her şeyden önce güvenli ve dengeli bir yaşama gereksinim duyar. Çocuk için anne-baba önemlidir ama bu yetmez. Onun hayatında daha da fazlası vardır. Evi, yatağı, banyosu, oyuncakları ve onları sakladığı koltuk arkaları, mutfağı, eşyaları vs. aslında çocuğun hayatı satranç tahtasına benzer, şahı, veziri vardır. Bunların yerini ne kadar az değiştirirseniz oyundaki piyonların dengesini o kadar az bozarsınız. Çocukların alıştıkları koşulları sürdürmek kadar çocuklara güven veren bir şey yoktur. Son günlerde eğitimciler arasında “pazartesi çocukları” ya da “pinpon çocukları” gibi tabirler dolaşıyor. Bu çocuklar çok dalgın, düşünceli, akılları başka yerdeymiş gibi davranan ya da alışılmadık biçimde yaramazlık yapan çocuklar. Peki, bunlar kim? Genellikle, evden ayrılan ebeveynin yanında birkaç gün kalıp sonra kendi evlerine dönen çocuklar. Yeni bir eve, alışkanlıklara, eşyalara, arkadaşlara ayak uydurmaları gereken sonra tekrar eski bildikleri duruma geri gelen çocuklar.
Çocuklara asla yalan söylememeli. Evlilik çatırdarken çocuk ikiye bölünür. O halde çocuktaki güvensizlik duygusunu azaltmak, ona güven vermek gerekir. Bütün uzmanlar, çocuk ne kadar küçük olursa olsun çocuklara doğru bilgi vermenin, ailesine neler olduğunu anlatmanın önemi üstünde duruyorlar. Onlara hiçbir açıklama yapılmazsa, çocuk büyük bir olasılıkla kendini anlaşmazlığın sorumlusu olarak görecektir. Sorduğu sorulara cevap alamayan çocuğun kişilik gelişimi zarar görecektir. Richard Gardner “Eğer çocuk soru soracak kadar büyümüşse, yanıt alacak kadar da büyümüş demektir” diyor. Çocuklar kendilerine üzüntü veren gerçekleri kabullenmeye daha yatkındırlar. Dayanamadıkları tek şey; bilgisizliğe bağlı sıkıntılardır. Çünkü o zaman akıllarına gelen her türlü konuyu, soruyu kendi akışına bırakırlar ve böylelikle de ne doğrulanmış ne de ortadan kaldırılmış olur. Yarım yamalak gerçekler karışıklık ve güvensizlik yaratır. Oysa gerçek; hoş olmasa da güven verir ve çocuklar başlarından geçen şeyleri tam olarak bildikleri zaman kendilerine güven duyar.
Çocuklar da zamanla büyürler ve değişirler. Zaten kaçınılmaz olan tek şey onların bu özelliğidir. Bundan dolayı da; boşanma esnasında ebeveynlerinin karar verdikleri her şey onların minik kafalarında ve yüreklerinde ancak geçici bir çözüm olarak kalacaktır. Aradan birkaç yıl geçince yaşadıkları olayları (geçmiş ve şimdi) yeniden gözden geçirmek iyi olacaktır. Çocuklar büyüdükçe ve değiştikçe anne-babaların bir araya gelerek konuşmaları, sorunları paylaşmaları yerinde olacaktır. Pek çok genç, boşanmış ebeveynlerini kendilerine bu konuda bilgi vermeye yanaşmadıkları, kendilerini doğrudan ilgilendiren konularda bile fikirlerini sormadıkları, yaşadıkları iyi-kötü şeyleri paylaşmadıkları için suçlarlar. Bu durum her şeyi bilme hakkına sahip olan çocuklarımızı yersiz yaralar.
Çocuğun bakımı için en iyi çözüm olabildiğince sık, uzun süreli ve elden geldiğince içtenlikli olarak bakımı ile yükümlü olmayan ebeveyni ile görüşmesini sağlamaktır. Görüşme hakkı yasal bir maksimum değil, yaşamsal bir önemi olan minimumdur.
Araştırmanın sorunu; aile içi şiddet nedeni ile korunma altına alınan çocukların uğradıkları travmanın büyüklüğünün yanında, kurum bakımı modelinin getirdiği olumsuzlukların bu çocukları diğer çocuklardan daha fazla etkileyip etkilemediği, diğer bir deyişle bu çocukların diğer çocuklara göre daha fazla uyum sorunu yaşayıp yaşamadıklarıdır.

B-ARAŞTIRMANIN AMACI:

Bu araştırmanın temel amacı; Aile içi şiddeti yaşayan çocukların bulundukları psiko-sosyal düzeyi belirleyerek onların toplumsallaşmaları için geliştirilecek politikalara katkıda bulunmaktır. Bu amaçla;
-Aile içi şiddet nedeni ile korunma altına alınan çocukların yaşadıkları olaylardan etkilenme düzeylerini belirlemek,
-Bu çocukların psiko-sosyal sorunlarının belirlemek,
-Kuruluş ortamında yaşadıkları ve yaşattıkları sorunların belirlemek,
-SHÇEK tarafından bu çocuklara verilen hizmetlerin niteliğinin saptamak,
-Sorunun çözümüne ve konuya ilişkin bilimsel bilgiye katkıda bulunmak,
-Çocuklara verilecek hizmetlere ilişkin politikaları etkilemek bu araştırmanın amaçları olarak belirlenmiştir.


C-ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ:

Aile içi şiddetin yıllardır büyük bir sorun olarak devam etmektedir.Bu sorun çocuklarda büyük travmalar neden olmaktadır.Bu nedenle incelenmesinde ve gereken önlemlerin alınmasında yarar vardır. Bu tür çocuklara yardım edilebilmesinin ilk koşulu onların bu tür olaylardan ne ölçüde etkilendiklerinin belirlenmesi ve sorunlarının saptanması çözüm yolları için iyi birer anahtar olacağı umulmaktadır.

D-LİTERATÜR TARAMASI:
Araştırma sürecinin başlangıcında yapılacaklara ilişkin geçici ana hat hazırlanacaktır.
Yapılması planlanan alan yazın taramasının amacı; konu hakkında daha önce ne tür bir bilimsel bilgi birikiminin olduğunu belirlemek ve araştırmayı bu bilgi birikimlerinin üzerinde yapılandırmak, konu hakkında bilinen ve bilinmeyen boyutların belirlenmek, hangi boyutun araştırılacağına karar vermektir.
Konu hakkında ülkemizde ve diğer ülkelerde yapılan araştırmalar ve yayınlar kütüphanelerin yanı sıra internet olanaklarından yararlanılarak var olan bilgiler edinilecektir.
Elde edilen bilgiler eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilerek, ülkemiz koşullarına uygun yorumlar yapılacak kaynakça gösterilerek raporlaştırılacaktır.



E-ARAŞTIRMANIN SAYILTILARI:

Bu çocukların sorunlarının belirlenmesi sorunlarının çözümüne katkıda bulunacaktır.
Araştırma SHÇEK kuruluşlarında kalan aile içi şiddet vakaları ile yapılacak olup bu vakaların bu vakaların bütünü temsil ettikleri düşünülmektedir.
Kurum bakımı modelinin bu çocuklar için diğerlerine göre daha da olumsuz sonuçları olabilmektedir.
Araştırma sonuçlarının bilimsel bilgiye katkıda bulunacak uygulamaya ışık tutacaktır.


F-ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI:

Araştırma SHÇEK’ bağlı tüm kuruluşlardan aile içi şiddet nedeniyle korunma altına alınan çocuklar ve onlarla doğrudan ilgili meslek elemanları üzerinde uygulanacak soru kâğıtları ile gerçekleştirilecektir.

G-TANIMLAR:

Şiddet, aile içi şiddet, korunmaya muhtaç çocuk, korunma altına alınma, kurum bakımı, psiko-sosyal sorunlar gibi tanımlar bu bölümde tanımlanacaktır.


2.BÖLÜM: YÖNTEM

A-ARAŞTIRMANIN MODELİ:

Araştırmada genel tarama modeli kullanılacaktır. Genel tarama modelleri; “çok sayıda elemanlardan oluşan bir evrende, evren hakkında genel bir yargıya varmak amacıyla evrenin tümü ya da ondan alınacak bir grup örnek ya da örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemeleridir” (Karasar 1994:79 ).
Araştırmada hem tekil hem de ilişkisel tarama modelinin kullanılması planlanmaktadır. Araştırma örneğin; “aile içi şiddetin olayların yaşanma süresi ve sıklığı arttıkça çocuğun uğradığı travmanın boyutu da artar” şeklinde değişkenler arası ilişkileri sorgulayan “betimleme amaçlı” bir araştırma olacaktır.

Yine araştırma hem çocuklara hem de onlarla çalışan meslek elemanlarına uygulanacak soru kâğıtlarıyla gerçekleştirilecek olup, sonuçları sayısal ifadeler şeklinde ifade edilecektir. Bu nedene araştırma nicel bir araştırma olacaktır. Yine bu araştırma uygulamalı(insan refahına dönük şekilde kontrol altına almayı hedefleyen) ve alan araştırması ( vakaların kendini ifade etmelerini içerdiğinden) türünde gerçekleştirilecektir.


B- VERİ TOPLAMA ARAÇLARI:

Araştırma hem çocuklara hem de onlarla çalışan meslek elemanlarına
(sosyal hizmet uzmanları, psikolok, psikiyatrist, çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanı ) uygulanmak üzere oluşturulacak iki ayrı soru kâğıdı ile gerçekleştirilecektir.
Soru kâğıtları hazırlandıktan sonra ön deneme yapılacak. Çıkan sonuca göre soru kâğıtları yeniden düzenlenecektir.

Güvenilirlik: Bir şeyin bağımsız ölçümleri arasındaki tutarlılık halidir. Korunma altına alınan ve en az örselendikleri kabul edilen ekonomik yetersizlikler nedeni ile korunma altına alınan çocuklara ve aile içi şiddet vakalarına uygulanacak ve sonuçlar değerlendirilecek. Güvenilirlik, test tekrar test (test-retest), değerlendirme paralel formlar ve iç tutarlılık açılarından ele alınacaktır.

Geçerlilik: Bir kavramın başka kavramlarla karıştırılmadan ölçülebilmesi durumudur. Geçerlilik ve güvenilirliğe ilişkin çalışmalar gerçekleştirilecektir.

C- Evren ve Örneklem

Araştırmanın evreni, aile içi şiddet nedeni ile korunma altına alınan ve SHÇEK kuruluşlarında bakılan çocuklardır. Öncelikle bu özelliğe sahip çocuklar belirlenecek ve “oransız elaman örnekleme” yoluyla araştırmanın örneklemi “sistematik örnekleme” kullanılarak, veri kaynaklarına belirlenecek, tespit edilen çocuklarla doğrudan ilgili sosyal hizmet uzmanları veya psikologlar veya çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanlarına soru kâğıdı uygulanacaktır.
Araştırmada “eşit aralıklı ya da aralıklı ölçme düzeyi” kullanılacak, birimler/ olgular sınıflandırılacak, sıra numarası verilecek, puanlanacak, karşılaştırmalar yapılacaktır.

D-Verilerin Toplanması, Çözümü ve Yorumlanması:

Aile içi şiddet konusunda geçerli ve güvenilir verilere ulaşılması, veri kaynakları ile güven ilişkisinin sağlanmasına bağlıdır. Bu nedenle zaten güven ilişkisi kurulmuş olduğu varsayılan meslek elamanlarının çocuklara soru kâğıdını uygulamaları, ayrıca kendilerinin de meslek elamanlarına yönelik hazırlanan ikinci soru kâğıdını da doldurmaları istenilecektir.
Hazırlanacak bir yazıda araştırmanın amacı ve önemi ile sunulacak / yararlanacak / kullanılacak birimler/alanlar üzerinde durulacak, çocuklara mutlaka araştırma hakkında bilgi verilmesi ve onaylarının alınması gerektiği ve veri kaynaklarının gizli tutulacağı belirtilecek, ekinde soru kâğıtları gönderilecektir. Soru kâğıtlarının araştırmacıya ulaşması için belirli bir süre verilecektir.
Toplanan veriler araştırmacı tarafından hazırlanacak bir kod yönergesi aracılığı ile bilgisayara kodlanacak. Kodlama ve analizde “systat” ve “spss” paket programlarından yararlanılacaktır.
Elde edilen veriler eleştirel bakış açısı ve bilimsel bilgiler çerçevesinde yorumlanacak. Araştırma sonucu, çocuklara her tür aile içi şiddete ilişkin öncelikle “önleyici ve koruyucu”, her şeye rağmen bu olayı yaşayacak çocukların var olacağından hareketle bu çocuklar için neler yapılması gerektiği konusunda “tedavi edici” hizmetlere ilişkin önerilere yer verilecektir.


KAYNAKÇA
1-GÜVENÇ, B .(1979) İnsan ve Kültür, İstanbul: Remzi Kitabevi.
2-KARASAR, N. (1994) Bilimsel Araştırma Yöntemi.5. Basım, Ankara: 3A Araştırma ve Eğitim Danışmanlık Ltd.
3-BİLEN, M. (1978) Ailede Sağlıklı İlişkiler. ANKARA: Mars matbaası.
4-BENEDEK, E. BROWN, C. (1997) Boşanma ve Çocuğunuz. Çeviren: Serap KATLAN. ANKARA: HYB Yayıncılık.
5- DÖNMEZER, İ. (1999) Ailede İletişim ve Etkileşim. ANKARA: Sistem Yayıncılık.
6- Yavuzer, H. (1997) ‘Çocuk Eğitim El Kitabı’. İSTANBUL: Remzi Kitapevi 5. BasıM7-Cüceloğlu, D.(1996) ‘İnsan Ve Davranışı’ İSTANBUL: 6. Basım Remzi Kitapevi.8- Aktaş, A. M. Ve Duyan, V. (2002) “Kriz Durumları ve Yalnızlık” Sosyal Hizmetler Sempozyumu (5-7 Ararlık 2001). ANKARA
9- YOLCUOĞLU, İ. G. (2001) “İnsana Hizmet Veren Kurumlarda Toplam Kalite Yöntemi”,İstanbul

Hiç yorum yok: